30 Nisan 2009 Perşembe

Zeki Demirkubuz ve Sokak Kültürü

Türk sinemasında ''kaymış'' hayatların kitabını yazan adamdır demirkubuz. o kitap gerçektir, kurguyu unutturacak kadar gerçek. sinemanın büyülü perdesine yansıyan demirkubuz insanlarının hikayeleri; bazen "herkesin inandigi bir şey var bu amına kodugumun hayatinda, benimki de sensin...'' repliğiyle yazılmış hayatların kaderini belirler, bazen hepimizin yaşadığı, hissettiği, sevdiği, bir aşk hikayesinin hiç kaybolmayan masumiyetini anlatır. demirkubuz sokakları tanır. sokak insanlarını; fil dişi kulelerin beyaz camlı plazalarından izlemez, onların arasına karışır. berduşların yarenidir. kahvehaneleri gezer, birahanelerde demlenir, pavyonların raconunu bilmeyenlere öğretir, belediye otobüsüne biner, tribün kovalar. hayata uzak kalmaz, içine karışır. semt kültürüyle bütünleşir. çıkmazlarda boğulan alt kültürden insanların dramı, , hapiste çürütülen gençlikten sonra ''cezaevini'' evi olarak kabul edip dışarı çıkmak istemeyen masumiyete mahkum karakterler, hayat okulunda kaybedenlerin kesişen öyküleri, en kallavi sözcüklerin anlatmaya yetmeyeceği kır tiradları, monologlar, demirkubuz sinemasına sokağın hediyesidir.zeki demirkubuz bu tip "kaymış" hayatları hemen hemen her filminde işliyor, iyi de yapıyor. demirkubuz filmlerinin farkı; doğallıkla birleşen o eşsiz sertliktir. demirkubuz sinemasında; yapmacık ilişkilere, toplumsal normların dayatmalarına, çıkara dayalı diyaloglara yer yoktur. tüm karakterler nettir. iyi ve kötü yoktur. tüm karakterler zaaflarıyla birlikte, sokağın kendisi gibi çıplak olarak yansır sinemaya. demirkubuz sinemasında; başroller kadar yan rollerde önemlidir. yan rollerin satıraralarına gizlenmiş alt metinlerini doğru okumak gerekir.

masumiyet bu alt metinlerin yan roller üzerinden kodlandığı filmlerin başında gelir. yan rollerdeki kişilerin oyunculukları da muhteşemdir. otel sahibi; '' bir büyük rakı içti, sonra nah böyle 2 tane cigaralık sardı'' ve "türk filmi var" replikleriyle akıllara kazınan bir karekter olarak masumiyet'in unutulmazları arasına girer. güven kıraç'ın tutunamayan tavrına eşlik eden posterci oda arkadaşı müslüm gürses, yılmaz güney, istanbul gibi simgelerle rol çalar. güven kıraç'ın ankara'da gittiği pavyonda kapıda bekleyen, zagor'u anlatan adam ya da çorbacı muhabbetleri yan rollerin, kıyıda köşede kalmış fenomenlerin filme damga vurmasını sağlayan ayrıntılardır. yazgı'da engin günaydın'ın canlandırdığı arızalı komşu karakteri film boyunca rol çalmayı başararak olay örgüsüne önemli bir figür olarak karışmayı başarır.

kader'in pavyon aleminin sert ve tavizsiz hayatını anlattığı bölümleri için unutulmaz olanlar bekir ve uğur'un pavyonda çalışan arkadaşlarıdır. sahile hep beraber bira içilmeye gidilir, bekir arabada kalır, uğur dışarda durur, yüzleşme kısmına geçmeden yan roller, yardımcı karakterler sadece bakışlarıyla bile çok şey anlatır. bekir'in uğur'u ararken sahilde karşılaştığı arkadaşına ''uğur nerelerde ulan yine devam mı? orospuluğa'' sorusunu sorar verilen cevap bekir'i sahneden çıkartır, kıyıda köşede kalmış karakter verdiği cevapla sahneyi alıp götürür. kaderden devam edersek; bekir'in çocuğuna ilaç almak için çıktığı yolculuğun, esrar alemiyle devam eden ve bir batakhanede sonlanan sahnelerini hatırlayınca akılda kalan ayrıntı, bekir'e ''uğur abla nerelerde'' sorusuyla geçmişi hatırlatan semt çocuklarıdır.

yardımcı karakterler; üçüncü sayfa, yazgı, kader, masumiyet gibi zeki demirkubuz sinemasını yönlendiren filmlerin ortak özelliğidir. zeki demirkubuz türk sinemasında sokak edebiyatı ekolünü oluşturmuş yönetmendir. sokağı yaşayan, mahalle arası sertliğini tüm doğallığıyla sinemaya yansıtan, sert bir yönetmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder